oo_cIOCU.jpg

CHP Gaziantep Eski İl Başkanı Lütfi Demir, Gaziantep’te virüs salgını sürecinin çok sağlıklı yürütülmediğini, özel hastanelerin boş yerimiz yok diyerek, hastaları kabul etmediğini söyledi.



13 Haziran 2020 Cumartesi
Gaziantep

Birçok konu hakkında gazetemize açıklamalarda bulunan Demir, elle tutulmayan ve gözle görülmeyen bir virüsün, tüm dünya liderlerini yerle bir ettiğine dikkat çekerek, ’’Bir musibet, bin nasihatten iyidir. Bakın virüsten önce savaşlar; ölümler, hayat pahalılığı, rüşvetler, yolsuzluklar vardı. Virüs geldi, hepsini bitirdi. Benim, en çok üzüldüğüm şey, savaşlarda ve çatışmalarda ölen insanlar. Kişisel çıkarlar ve mevki makamlar için bu kadar insanın ölmesine değer miydi? Bakın gözle görülmeyen, elle tutulmayan bir virüs, tüm dünyadaki liderleri alt üst etti, bitirdi. Hani nerede Irak’ta, Suriye’de İdlib’te yaşanan çatışmalar? Ne oldu? Virüs, hepsini bitirdi. O nedenle, bu dünya, yaşamaya değer. Huzur içerisinde, barış içerisinde, hep birlikte yaşamalıyız.’’

HİÇBİR ZAMAN, SAĞLIK HİZMETLERİNE KARŞI OLMADIK

Salgın sürecinde sağlıkta yaşanan gelişmelere de değinen Demir, ’’Tabi ki, pandemi sürecinde sağlık bakanlığı, iyi bir çalışma içerisine girdi. Ama, bu süreç içerisinde bile, kendine siyasi rant çıkarmaya çalışanlara acıyor ve üzülüyorum. Sağlık üzerine siyaset yapılmaz. Yazıktır, günahtır. Vicdanı olan, hastalığa yakalanmış insan üzerinden siyaset yapmaz; onunla övünmez. Bizler, parti olarak şehir hastanelerine aslında hiçbir zaman karşı çıkmadık. Ne genel merkezimiz, ne genel başkanımız, ne de vekillerimiz. Bizler sadece, hastanelerin kaça ve hangi şekilde yapıldığını, israf var mı, bunu sorguladık ve bunun için sorular sorduk. Biz hiçbir zaman, sağlık hizmetlerine karşı olmadık; olmayız da. Ha, ben Atatürk havalimanı içerisine yapılan, ‘Acil Durum Hastanesi’ne karşıyım. Havalimanı binası varken, yeni yapılan hastane binasına harcanan paraya ve yapılan masrafa üzüldüm. Burayı kim, kaça ve ne şekilde yapmıştır? Bu soruların cevabı meçhul. Yoksa, yapılan hastaneye karşı çıktığımız yok.’’

CHP’Lİ BELEDİYELERİN BAŞARILI ÇALIŞMALARINI GÖLGELEMEK İÇİN, HEMEN HASTANE YAPILDI

Salgın sürecinde CHP’li belediyelerin yaptığı başarılı çalışmaları Cumhurbaşkanı Erdoğan ve iktidarın engellemeye çalıştığını da ifade eden Demir, ’’CHP’li belediyelerin yaptığı başarılı hizmetleri göstermemek ve etkisiz kılmak için, hemen gidip hastane yaptılar. Buradan algı yaptılar. Belediyelerimizin yapmış olduğu her türlü hizmetleri engellemeye çalışıyorlar. Hizmet, Allah içindir; insana yapılır. Siz, bu hizmetleri engelleyerek, aslında kul hakkı yemiş oluyorsunuz. Yüce Allah ne diyor? ‘’Kul hakkıyla karşıma gelmeyin.’’ diyor. Siz bu şekilde hizmetleri engelleyerek, kul hakkı yemiş oluyorsunuz. Belediyeler, yerel yönetimlerdir. Tabi ki, halkına hizmet yapacak; sahip çıkacak, tüm imkanlarını seferber edecek. Gıda yardımı ise gıda yardımı; para yardımı ise para yardımı, diğer yardımlar ise diğer yardımları yapacak. Sonuçta, yerel yönetim olan belediyenin başındaki kişi belediye başkanıdır. Bu hizmetlere, Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Tayyip Erdoğan ne karışabilir? Herkesin görevi, ayrı ayrıdır. Cumurbaşkanı babadır. Herkesi kucaklaması lazım. Ayrımcılık yapmaması lazım. Biz, geçmişte Cumurbaşkanlığı sisteminde,  cumhurbaşkanının çocuklarıydık. Baba, çocuklarını sevmesi lazım. Sevmemezlik yapamaz. Ama, bakıyorsunuz bugün Cumurbaşkanı, her şeyi siyasete alet ediyor.’’

KALICI TEDBİRLER ALINMADIĞI İÇİN, GAZİANTEP’TE VAKA SAYISI ARTIYOR

Gaziantep’te salgın ile yapılan mücadeleye de değinen Demir, ’’Pandemi sürecinde, Gaziantep’te yapılan çalışmalar var. Ama, bu çalışmalar yeterli değil. Valimiz ve belediye başkanı çabaladı. Ama yeterli mi? değil. Kimden diyalog kurularak, kurul toplantıları yapılarak çalışma yürütüldü? Kimseyle. AKP Genel Başkanı Tayyip Erdoğan’a bakılarak, onun sözleri doğrultusunda çalışma yapıldı. Gaziantep’te niye vaka sayısı artıyor? Kalıcı tedbirler alınmadığı için. Ağır cezai müeyyide koyulmadığı ve insanların eğitilmediği sürece, virüs olayını bu şehirde çözemezsiniz. Kenar mahallelere gidin ve bakın. Virüs diye bir şey yok.  Şimdi, kalkıp sosyal medya üzerinden şurayı, burayı karantinaya aldık demekle bu iş olmaz. Onun için kalıcı tedbirler almak zorundasınız. 65 Yaş ve üstü olan insanları, üç ay eve hapsettiniz. Gittik üç ay evimiz de kaldık. Ama, tek suçlu 65 yaş üstü ve 20 yaş altındakiler miydi? Üç ay sonra, bu yanlış kararı düzelttiler. Düzeltenleri kutluyorum. Geçte olsa, hak; hukuk, adalet yerini buldu. Ama, bana göre bu çözüm değil. Çözüm, halkı eğiteceksiniz. Bakın bugün Gaziantep’te hangi özel hastaneye gitseniz, virüslü hastaları kabul etmiyorlar; doluyuz diyorlar. Sağlık sorunu böyle mi çözülür? Kalıcı çözümler getireceksiniz, kurullar oluşturacaksınız. Kurullara danışarak çalışma yapacaksınız. Vali görevini bilecek, belediye başkanı da görevini bilecek. Ona göre, herkes çalışma yapacak. Sorunu çözme bir ekip işidir. Ben, bir diş hekimiyim. Diş ve ufak tefek sağlık sorunlarını bilirim. Ben, bir hukukçunun, bir işletmecinin işinden anlamam. Bu nedenle, kurullar oluşturacaksınız; görev bölümü yapacak, ona göre çalışma yürüteceksiniz. Ben, salgın sürecinde yürütülen çalışmaların çok sağlıklı olduğuna inanmıyorum.

YALAN-DOLAN ÜZERİNE KURULMUŞ BİR SİSTEM VAR

Fakir-fukaranın, işsiz insanın elektrik, doğalgaz ve su faturalarını kim ödeyecek diye soran Demir, sözlerini şöyle noktaladı:

‘’Bakın, işsizler ordusunda sayı artıyor. Bundan sonra, hiçbir şey, eskisi gibi olmayacak. Benim bildiğim gelişmiş, büyümüş ve ben yüzde 4.5 büyüdüm diyen ülkeler, işten atılan ya da ayrılan insanların, memurların aylığını, üç ay daha ödemeleri gerekirdi. Haydi, bunu da bıraktım. Elektrik, doğalgaz, su faturalarını almaya devam eden mülki amirler, belediye başkanları nerede siniz? İşsizin, fakirin, garip-gurabanın, elektrik, doğalgaz ve su faturalarını neden indirmiyor sunuz? Neden almamazlık yapmıyor sunuz? Almayın! Bu üç aylık süreç zarfında, çalışmayan insanlara sahip çıkacaksınız. Yani, ben söylemek istemiyorum. Ama, yalan-dolan üzerine kurulmuş bir sistem var. Her şey, güllük-gülistanlık. Gidin kenar mahallelere, yoksul insanların haline bakın. Bu adamların ev kirasını kim verecek? Doğalgaz, elektrik, su, çocuklarının okul masraflarını kim verecek? Bunları bir zaman Tayyip Erdoğan söylüyordu: ‘’Nerede hükümet, fakir-fukaranın ev kirasını, elektrik, su, doğalgaz kirasını kim verecek?’’ diyordu. Ben de şimdi sayın Cumhurbaşkanı ve büyük mülki amirlerine soruyorum:’’Bu ezilen, dışlanan, gün geçtikçe yoksullaşan insanların ev kirasını, elektrik, su, doğalgaz kirasını kim ödeyecek?’’ İnsanlar, yarı aç; yarı tok yaşıyor. Ve, insanlar arasında büyük bir sosyal uçurum var. Son günlerde şehrimizde yaşanan intiharlar ve intihar girişimleri, daha su yüzüne çıkanlar. Hele hele sosyal medyanın, gazetelerin, internetin olmadığı yerlerde, neler oluyor. Bunu, biz halkın içerisinde olduğumuz için biliyoruz. Korkunç bir dramlarla, olaylarla karşı karşıyayız. Ben açık söylüyorum. Türkiye’de iki sınıf meydana geldi. Fakirler ve zenginler. Orta direk diye bir şey kalmadı. Orta direktekiler yandaş ise zengin oluyor; olmayan ise fakir oluyor. Bu ülkenin düzelmesi için, sosyal adaletin gelmesi gerekir. Sosyal adaletin gelmesi için de, bu iktidarın gitmesi gerekir.’’






Yorumlar
Haberle ilgili henüz yorum yapılmamıştır.

Yorum yaz
600

Üye Ol


Cinsiyet :
Bay
Bayan





Üye Girişi