PP_QwDqv.jpg

İnşaat Mühendisleri Odası (İMO) Gaziantep Şubesi Başkan Vekili Selçuk Soysüren, Gaziantep’in Doğu Anadolu Fay Hattına kuş uçuşu sadece 45 kilometre uzaklıkta olduğunu ve kamu binalarının yüzde 40’ının depreme dayanıksız olduğunu ifade etti.



17 Ağustos 2021 Salı
Gaziantep

17 Ağustos Depremi’nin 22.yıldönümüz dolayısıyla İnşaat Mühendisleri Odası (İMO) Gaziantep Şubesi’nde Depreme Duyarlılık Sergisinin açılışı ve deprem konulu basın toplantısı gerçekleştirildi. Basın toplantısında konuşan İMO Şube Başkan Vekili Selçuk Soysüren, 1999 Gölcük Depreminin üzerinden 22 yılı geçtiğiniz bu süreçte yapılan çalışmaların yeterli olmadığını söyledi.  

“TEHLİKE ALTINDAYIZ”

Gaziantep’in deprem merkezine uzaklığının 45 kilometre olduğunu söyleyen Soysüren, “Gaziantep kent merkezi Nurdağı ilçemizden geçen Doğu Anadolu Fay Hattına kuş uçuşu sadece 45 kilometre mesafededir. Gölcük depreminin 10'dan fazla ili etkilediği düşünüldüğünde, Allah korusun bu fay hattında meydana gelebilecek bir kırılmanın şehrimize etkisi çok büyük olacaktır. Hele hele, Gaziantep'teki yapıların büyük bölümünün mühendislik hizmeti alınmadan yapılan çarpık yapılar olduğu, bu yapıların depreme bile gerek kalmadan yıkıldığı dikkate alınırsa tehlikenin boyutu daha da net bir şekilde ortaya çıkar. Geçtiğimiz günlerde Çağdaş Mahallesinde kendiliğinden yıkılan bina da buna bir örnektir. Ne yazıktır ki, şehrimizde böyle tehlike arz eden yüzlerce belki binlerce bina vardır. Kısacası kentimiz büyük bir deprem riski altında bulunmaktadır.”

“DEPREM MASTER PLANI İÇİN ÇALIŞMALAR BAŞLADI”

Deprem Master Planını hayata geçirdiklerini kaydeden Soysüren, “İnşaat Mühendisleri Odası Gaziantep Şubesi'nin öncülüğünde, ilgili kurumların ve çok sayıdaki üniversiteden akademisyenlerin katılımı ile olası bir depremin etkilerini azaltmak için Deprem Master Planı Çalıştayını gerçekleştirdik. Şimdi Valiliğimiz, Büyükşehir Belediyemiz ve diğer ilgili kurum ve kuruluşların katılımı ile Deprem Master Planının hayata geçirilmesi için çalışmalar başladı. Vatandaşlarımızın can ve mal güvenliğinin sağlanması için çalışmaların hızlandırılması ve en kısa zamanda tamamlanması büyük önem taşımaktadır. Çünkü depremin ne zaman olacağını bilme şansımız bulunmamaktadır.  Diğer taraftan Sayın Valimiz Davut Gül, geçtiğimiz hafta belediye başkanları ve diğer yetkililerle yaptığı toplantıda, ruhsatsız, kaçak binalara karşı taviz verilmemesini, denetimlerin sıklaştırılmasını istedi. Sayın Valimize duyarlılığından dolayı teşekkür ediyoruz.” Soysüren, TBMM tarafından “Depreme Karşı Alınabilecek Önlemlerin ve Depremlerin Zararlarının En Aza İndirilmesi İçin Alınması Gereken Tedbirlerin Belirlenmesi Amacıyla” oluşturulan Meclis Araştırması Komisyonu raporunda, yapılması gereken çalışmaların büyük oranda gerçekleştirilmediğini vurguladı.

“KAMU BİNALARININ YÜZDE 40’I DEPREME DAYANIKSIZ”

“Ülkemizin yapı stokunun durumu belirsizliğini korumaktadır. 2017 yılında tamamlanması öngörülen bina envanteri çalışması tamamlanamamış, dahası resmi kurumlar hariç başlanamamıştır. En son Deprem araştırma Komisyonu raporunda kamu bina stokunun yüzde 40’ının deprem dayanıklılığının yetersiz olduğu ve güçlendirilmesi gerektiği söylenmektedir. Okulların, yurtların, kreşlerin, hastanelerin sayısı, ne kadarının tarandığı, ne kadarı hakkında yıkım, güçlendirme veya kullanım kararı verildiği, ne kadarının yıkıldığı veya ne kadarının güçlendirildiği konusu tahminlerin ötesinde değildir.”

“YASA DEĞİŞMELİ”

Sözlerini sürdüren Soysüren, “Yapı denetimi konusunda AFAD Eylem Planı gerekçesinde “Yapı Denetim Yasasının bir bileşeni ve içerisinde müteahhitlik sektörü ile ilgili düzenlemelerin olacağı Yapı Yasası’nın çıkarılması depremle mücadelede önemli bir aşamadır. Böylelikle Kentsel Dönüşüm Yasası’nın deprem odaklı olarak düzenlenmesi de sağlanabilecektir. Yapı Denetim sisteminin etkin bir şekilde uygulanması sağlanacaktır.” denilmektedir. Bu iyi niyetli beyanların Yapı Yasası ile nasıl gerçekleştirileceği bilinmemekle birlikte, çıkarılan 6306 sayılı ‘Afet Riski Altında Bulunan Alanların Dönüştürülmesi’ Yasasının ifade edilen Deprem Odaklı dönüşümün tersine sonuçlar verdiği görülmüştür. Vatandaşın Anayasal hakkı olan “can ve mal güvenliği” serbest piyasa koşullarına bırakılmamalıdır. Kamu hizmeti veren/vermesi gereken kuruluşlar birbirleriyle rekabet eder durumda olmamalıdır. Ülkemizdeki denetimsizliğin temel nedeni rant ilişkilerinin tekniğin, fen ve sanat kurallarının önüne geçmiş olmasıdır. Yapı Denetim sisteminin sağlıklı çalışması için gereken yasal düzenlemeler yapılmalıdır.” 

“KENTSEL DÖNÜŞÜM RANT, ODAKLI POLİTİKALARA TESLİM EDİLDİ”

“Kentsel yenileme ve kentsel dönüşüm konusu bugüne kadar daha çok gayrimenkul piyasasının talepleri doğrultusunda gündeme getirilmektedir. Çevre ve Şehircilik Bakanlığınca 6 milyon 700 bin binanın riskli olduğu ifade edilmektedir. Kentsel yenileme ve kentsel dönüşüm konusu, çağdaş ve demokrasisi güçlü olan ülkelerde sadece mekân düzeyinde değil; sosyal, ekonomik ve mekânsal gelişmenin bir bütünü olarak ele alınmalıdır. Kentsel dönüşümdeki temel konulardan biri de finansman konusudur. Vatandaşa verilen 190 milyon TL uzun vadeli kredinin günün ekonomik koşulları, inşaat maliyetlerindeki artışlar ve gelir düzeyindeki düşüşler dikkate alındığında yetersiz olmasının yanı sıra ödenemez bir durumla karşı karşıya kalındığı görülmektedir. DASK’ın İzmir’de hasar gören 26 bin 675 konutla ilgili toplamda yaptığı 276 milyon TL’lik ödemenin özellikle orta hasarlı binalarla ilgili  finansman sorununa bir destek olmasının çok gerisinde kaldığını göstermektedir. TBMM araştırma komisyonunca bu konulara bir çözüm önerisi geliştirilememiştir.”

“İMAR AFFI, CİNAYETTİR”

“İmar affı başlı başına bir cinayettir” diyen Soysüren, “Hâlihazırda yapı stokumuzla ilgili belirsizlikler ve tehlikeler ortadayken bir de üzerine siyasal iktidarlarca çıkarılan imar afları can ve mal kayıpları tehdidini büyütmektedir. İmar afları kaçak yapılaşmanın en önemli teşvik unsurlarından birisi olmuştur. İmar affı toplumun sağlıklı ve güvenli konutlarda yaşamasını belirsizliğe sokmaktadır. Mühendislik hizmeti almayan yapıların yasallaştırılmasıyla, doğa olayları karşısında hasara uğramaları halinde sorumluluk, bu kararı alan siyasi iktidarın üzerindedir. Bir binaya iskan ruhsatı verilmesi, devletin vatandaşa 'Bu binaya oturabilirsin' demesi anlamına gelmektedir.”  

“ÇÖZÜM YOLU BELLİ”

İnşaat Mühendisleri Odası olarak yıllardır benzer sorunlara dikkat çektiklerini belirten Soysüren, “Bu sorunların çözümü bellidir. Nitekim bu sorunlar ve çözümler kamu kurumlarının raporlarında ve eylem planlarında da yer bulmaktadır. Ancak gelinen noktada ne eylem planlarının ne de ilgili kuruluş ve meslek odalarınca dile getirilen önerilerin neredeyse hiçbiri hayata geçmemiştir. Ülkemizde depreme dair alınacak önlemler, yapı üretiminin nitelikli ve güvenli bir şekilde yürütülmesine dair eksik bilgi ve söylenmemiş söz kalmamıştır. Karar vericileri daha da geç olmadan ve zaman kaybetmeden topluma olan sorumluluklarını yerine getirmeye, nitelikli mühendislik hizmetlerinin verilmesi amacıyla İnşaat Mühendisleri Odası tarafından hayata geçirilmeye çalışılan meslek alanlarımıza dair düzenlemelere ket vurmaya değil destek olmaya davet ettiğimizi kamuoyunun bilgisine sunarız” ifadelerini kullandı.

YIKIMIN BOYUTLARI KORKUTUCU!

Soysüren tarafından yapılan açıklamalar akıllara AFAD tarafından geçtiğimiz yıl Gaziantep için hazırlanan Olası Deprem Senaryosunu gündeme getirdi. Söz konusu senaryoya göre,. Gaziantep’te yaşanacak 7 şiddetinde bir depremde, 85 bin binanın zarar göreceği, 2 bin 563 binanın tamamen yıkılacağı ve 500’den fazla insanın hayatını kaybedeceği öngörülüyor.






Yorumlar
Haberle ilgili henüz yorum yapılmamıştır.

Yorum yaz
600

Üye Ol


Cinsiyet :
Bay
Bayan





Üye Girişi