EMEP Milletvekili Sevda Karaca, Meclise gelmesi beklenen Meclis Başkanlık Tezkeresine "hayır" diyeceklerini belirterek, Kürt sorununda çözümün tezkereler değil, Kürt halkının taleplerinin kabul edilmesi ve barışçıl çözüm olduğunu dikkat çekti.
"ÇÖZÜM TEZKEREDE, HAMASETTE DEĞİL"
Emek Partisi Gaziantep Milletvekili Sevda Karaca, Meclis'te basın toplantısı düzenledi. Meclis gündemine gelecek olan Meclis Başkanlık Tezkeresine hayır diyeceklerini vurgulayan Karaca, “Kaynağı da çözümü de içeri de olan Kürt sorununu sınır ötesi operasyon ve üslerle çözme politikası, sorunu daha geniş alanlara yaymaktan, çözümsüzlüğü derinleştirmekten ve Türkiye’yi daha fazla muhatapla karşı karşıya bırakmaktan başka bir sonuç doğurmuyor. Çözüm daha fazla savaşta, daha fazla ölümde, daha fazla bildiride, tezkerede, hamasette değil. Akan kanın durması, huzur, barış ve kardeşliğin tesis edilmesi ancak Kürt halkının eşit yurttaşlık taleplerinin karşılanması, Kürt sorununun barışçıl ve demokratik çözümüyle mümkün” dedi.
"İŞÇİLERİN CANI SUDAN UCUZ"
Son 4 günde yaşanan iş cinayetlerine dikkat çeken Karaca, "Ülkede her şeyin fiyatı artıyor, bir şey hariç: İşçi canı. Bu memlekette işçilerin canı gerçekten sudan ucuz. Bu ülkede her gün en az 5 işçi, çok basit şekilde önlenebilecek cinayetlerle hayatlarını kaybediyor. İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisinin bugün açıkladığı verilere göre; 2023 yılında en az 1932 işçi iş cinayetlerinde hayatını kaybetti. 1932 hayat! Aynı rapora göre; AKP iktidara geldiği tarihten bu yana iş cinayetlerinde en az 32 bin 478 işçi hayatını kaybetti. 32 bin 478 hayat. Sermaye düzeni böyle öldüremediklerini de yavaş yavaş öldürüyor. Tokat’ta Kılıç Ayakkabı Fabrikası’nda çalışan 31 işçi, zehirli kimyasallarla ve iş güvenliği önlemi alınmaksızın çalıştırılmaya zorlandıkları için kalıcı hasarlarla boğuşuyor. Ölümden kurtulan işçiler, şimdi kollarında ve bacaklarındaki felçle yaşıyorlar” diye belirtti.
"İŞÇİNİN EMEĞİ DEĞERSİZLEŞSİN DİYE GECE GÜNDÜZ ÇALIŞIYORLAR"
“Burada gerçek bir savaş var: Sınıf savaşı” diyen Karaca, işverenin cebinden işçi sağlığı ve güvenliği için para çıkmasın, patronlar kârına kâr katsın denilerek işçilerin hayattan koparıldığını belirtti. Karaca şöyle devam etti: "Ülkede kıyım gibi iş cinayeti yaşanırken daha 2 ay önce apar topar getirilen torba yasayla, 10 yıldır ertelenen; az tehlikeli sınıfta yer alan iş yerleri ile kamu işyerlerinde iş güvenliği uzmanı ve hekimi bulundurma zorunluluğu yine ertelendi. Niye? Bir açıklama yok. Biz bu basın toplantısını yaparken bir inşaatta, fabrikada, madende, gemide, elektrik direğinde, motosiklet üzerinde bir işçinin daha hayatını kaybetmeyeceğinin garantisini verebilecek olan var mı? O da yok. Çünkü bu garantiyi verecek olanlar; vermesi gerekenler işçinin canı da emeği de daha çok değersizleşsin diye gece gündüz çalışıyorlar. İşçinin canını koruyacak önlemler erteleniyor ama patronlara verilecek teşvikler, vergi indirimleri, sermaye aktarımları bir an bile ertelenmiyor”
"İŞÇİLER BU SEFALETE RAZI DEĞİL"
Çalışma saatlerinin günde 16-17 saate çıktığını söyleyen Karaca, "İşçileri açlık sınırının altında, borç batağında, bankaların boyunduruğunda bir yaşama mahkum eden asgari ücret; patrona çok geliyor. Daha önce uyarmıştık: Geçinemeyen, ek zam isteyen talep eden her yerde toplu işten atmalar olacak demiştik, patronlar şaşırtmadı. İşte örneği Antep; patronların, karlarından ödün vermemek adına işçilerin hayatta kalabilmek için ek zam talebi tartışması sürdürmesine bile tahammülü yok. Hakkını aramanın henüz tartışmasını yapan işçiler önce patronun zulmüne, baskısına, mobbingine uğruyor; sonra kapı gösteriliyor. Ve bu her ocak ayında yaşanıyor. Ancak işçiler, emekçiler bu korkutma düzenine, bu sefalete razı değil” diye belirtti.
"METAL İŞÇİSİNİN ÜCRETİ ASGARİ ÜCRETİN YÜZDE 8 FAZLASINA GERİLEDİ"
Metal işçilerinin gün geçtikçe daha çok yoksullaştığına dikkat çeken Karaca, aynı dönemde, MESS üyesi patronların kârlarına kâr kattığını, yeni işletmeler açtığını, yeni villalar ve yatlar aldığını ifade etti. İSO 500 Büyük Sanayi Kuruluşu 2022 Listesi'ne göre; Türkiye'nin en büyük 10 şirketinden 7'sinin metal işkolunda olduğunu aktaran Karaca, "Şirketler kârına kâr katarken, metal işçilerinin ortalama ücretlerinde yıllar içerisinde yaşanan erime, işçilerin nasıl bir sefalete terk edildiğinin açık kanıtı. 2010 yılında metal işkolunda ortalama ücret asgari ücretin yüzde 91 fazlasıyken, 2023’te ise asgari ücretin sadece yüzde 8 fazlasına geriledi. Patronların yangınına karşı grev ateşi yakan metal işçilerinin mücadelesini Emek Partisi olarak selamlıyoruz” dedi.
"ÜLKENİN İŞÇİ VE EMEKÇİLERİ BİRLEŞMEK ZORUNDA"
Ülkenin işçi ve emekçilerinin açlıkla, yoksullukla ve zulümle boğuştuğunu belirten Karaca, sözlerini şöyle sürdürdü: "Tek adam iktidarı ve onun ortaklarının baskı ve sömürüsüne rağmen ses çıkarmaya devam ediyor. Her türlü sermaye-devlet işbirliğine karşı ortaya çıkan çoban ateşlerinin; büyük bir yangına dönüşecek rüzgarlar esiyor. Bu ateşleri birbirine kavuşturacak, birbirini bir kıvılcımla besleyecek örgütlülük olmadıkça; sönecektir. O nedenle tekrar ediyoruz: Bu barbarlığa karşı ülkenin işçileri, emekçileri, ezilen halkları; birleşmek zorunda.Bu birleşme, bu örgütlülük yediden yetmişe emeğine, alınterine göz dikilen herkes için bir hayat memat meselesi. Çünkü ses çıkarmadıkça, örgütlenmedikçe; sömürünün yaşı küçülüyor, sömürünün dişleri arasında çocuklar öğütülüyor.”
"KAÇ ÇOCUĞUN CANINI SERMAYEYE KURBAN ETTİNİZ?"
Organize Sanayi Bölgelerine, büyük patronlara can yeleği olsun diye öğrencilerin gönderildikleri MESEM’lerin çocuk işçilerin can pazarına döndüğünü vurgulayan Karaca "Bu kazalardan sermayedarlar sorumlu bile değil. Yani anne babanın canı ucuz, çocuğun canı bedava. MESEM’ler; yalnızca çocukların bedava iş gücü olarak kullanılarak kamu kaynaklarının sermayedarlara aktarılmasının bir yolu olmuyor; aynı zamanda sermayeye iş güvenliksiz, kuralsız, güvencesiz eleman yetiştirme alanları yaratıyor. Meslek lisesi öğrencilerinin staj uygulamalarının işverenin insafına bırakılması çocukları küçücük yaşta can kayıpları, kazalar ve meslek hastalıklarıyla karşı karşıya bırakıyor. Milli Eğitim Bakanına geçen hafta sormuştuk, yineliyoruz: Kaç çocuğun canını sermayeye kurban ettiniz? Daha kaçını edeceksiniz? Cevap verin!” diye konuştu.
"OKUL KAPISI BİLİME DEĞİL TARİKATLARA AÇIK"
MEB'in cemaat ve tarikatlerle protokollerin devam edeceği açıklamasını hatırlatan Karaca, "Protokoller; bilimsel laik eğitime rahmet okutuyor. Dalaman İlçe Milli Eğitim Müdürü, sizden aldığı güçle ÇEDES projesi kapsamında öğrencilerin cuma namazına katılımı için okul müdürlerini göreve çağırıyor. Biz çocukların karnı aç dedikçe, siz kamu kaynaklarını yemeğe değil; tarikatlara, adına 'değerler eğitimi' dediğiniz dini zorbalığa aktarıyorsunuz. Çocukların açlık sorununu da iktidarınız ve ortaklarının sözde hayırsever misyonerlerine bırakıyorsunuz. Geçen hafta Tekirdağ’da ülkü ocakları, 'yemek dağıtmak' için liselerin önüne stant açtı! Okulun kapısından bilimin girmesine müsaade yok ama tarikatı, cemaati, sağcı faşist örgütlerine kapı sonuna kadar açık! En temel kamusal görevinizi peyderpey devrettiğiniz, besleyip büyüttüğünüz örgütlere, taşeronlarınıza müsaade etmeyeceğiz! Açtığınız her stanta, yaptığınız her protokole, attığınız her adıma karşı; eğitim emekçileriyle, velilerle, öğrencilerle karşı duracağımızı bir kez daha buradan söylüyoruz” dedi.
"MECLİS BAŞKANLIK TEZKERESİNE HAYIR"
Son 20 günde 22 askerin yaşamını yitirmesi sonrasında Meclis’te yapılacak oturumun yapılan operasyonların ve kurulan askeri üslerin bir güvenlik sorunu haline geldiklerini ortaya koyduğunu ifade eden Karaca, “Kaynağı da çözümü de içeri de olan Kürt sorununu sınır ötesi operasyon ve üslerle çözme politikası, sorunu daha geniş alanlara yaymaktan, çözümsüzlüğü derinleştirmekten ve Türkiye’yi daha fazla muhatapla karşı karşıya bırakmaktan başka bir sonuç doğurmuyor. İsrail’in Gazze’de sivil halkın üzerine bomba yağdırmasını eleştiren iktidar, 'Terörizmle mücadele' adı altında Kuzey Suriye’de Kürt yerleşim yerlerini ve bu yerleşim yerlerinin altyapı tesislerini bombalamayı bir başarı gibi gösteriyor. Türk askerini İdlib’de el Kaide’nin devamcısı HTŞ’ye kalkan yapan iktidar, her defasında Türkiye için tehdit oluşturmadıklarını ve güvenlik kaygılarının giderilmesi için müzakereye hazır olduklarını söyleyen Suriye Kürtleri ile görüşmek yerine neden savaşta ısrar ediyor” diye sordu.
Karaca şöyle devam etti: "Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı’nın açıklamalarına göre Irak’ta sayıları 38’e varan askeri üsler sorunu çözmediğine göre bu üsler hangi çıkarları korumak için duruyor? Erdoğan’ın Irak Kürdistan Bölgesel yönetimi ile Irak doğalgazının Avrupa’ya taşınması konusunda anlaşma yapacaklarını açıkladığı dönemde kurulan bu üsler, ülkenin güvenliğini ve huzurunu korumayı mı, yoksa enerji ve inşaat tekelleri başta olmak üzere iktidarın kader birliği yaptığı tekellerin çıkarlarını mı korumayı amaçlıyor? Bu üslerde yaşamını yitiren askerler, milli güvenlik için mi yoksa başka çıkarlar için mi kurban edildi? Ne hikmetse hep seçim dönemleri öncesine, iktidara yönelik tepkilerin yoğunlaştığı dönemlere denk geliyor genç insanların savaşa kurban edildikleri haberi. Görüyoruz ki bu operasyonlar, tek adam iktidarının bekasını korumak için gerçekleştiriliyor, yoksul evlere ateş, tek adam rejiminin varlığını korumak için düşürülüyor. Siyasetçilerin görevi sorunun demokratik barışçıl çözümü yönünde sorumluluk üstlenmek yerine “terörizmle mücadele” adı altında bildirilere imza atıp savaş ve şiddet politikalarının devamını savunmak mıdır?”
Meclis Başkanlık Tezkeresinin Meclis'e geleceğini hatırlatan Karaca, "Asker cenazelerinin geldiği her dönem aynı senaryoyla karşı karşıya kalıyoruz: İktidar ve destekçileri tarafından yaratılan milliyetçi-şoven dalga üzerinden, bu ölümlerin gerçek sorumlularının kimler olduğu, sorunun kaynağı, nasıl çözülebileceği tartışması engellenmek isteniyor. Biz, nasıl ki sarayın gençleri gözünü kırpmadan ölüme yollayan; çözüm yerine ölüm, barış yerine savaş istediğini ilan eden sınırötesi operasyon tezkerelerine hayır dediysek, bugün meclise getirilecek olan Meclis Başkanlık Tezkeresine de hayır diyeceğiz. Çözüm daha fazla savaşta, daha fazla ölümde, daha fazla bildiride, tezkerede, hamasette değil! Akan kanın durması, huzur, barış ve kardeşliğin tesis edilmesi ancak Kürt halkının eşit yurttaşlık taleplerinin karşılanması, Kürt sorununun barışçıl ve demokratik çözümüyle mümkün… Bu ülkenin bütün işçi ve emekçilerinin savaş ve şiddet politikalarına karşı durmasıyla, demokratik barışçıl çözüm için birlikte mücadeleyle mümkün. Aslolan budur, partimiz bunun için mücadele etmektedir” diye konuştu.
Haberle ilgili henüz yorum yapılmamıştır.