TÜRKİYE’NİN WUHAN’I OLURUZ DEDİK, AMA KENT İDARESİ BİZİ DİNLEMEDİ!

Gaziantep-Kilis Tabip Odası Genel Kurulu dün yapıldı.

Eczacılar odası toplantı salonunda gerçekleştirilen genel kurul, açılış yoklamasının ardından gündem maddeleri ile devam etti. Burada söz alan adaylar ve başkan Dr. Ramazan Sürücü, genel kurula bir konuşma yaptı.

108. GÜN SONRA PANDEMİ KURULUNA DAVET EDİLDİK

Genel kurulu selamlayarak bir konuşma yapan mevcut başkan Ramazan Sürücü, Gaziantep, Türkiye’nin Wuhan’ı olur dediklerinde kenti yönetenlerin kendilerine kulak vermediğini ifade ederek şunları söyledi:  ‘‘Pandemi sürecinde bizim yetkililere çağrımız, meslek örgütleri; akademik odalar, bu sürecin içerisine dâhil edilsin noktasındaydı. Ama, bizi ancak pandeminin 108. gününde davet ettiler. Biz, oda olarak Wuhan oluruz dediğimiz de, gerçekten bizi eleştirenler oldu. ‘Bu kente zarar veriyorsunuz.’ diyenler oldu. 28 Mayıs’ta biz bunu söyledik. 10 Mayıs’ta 11 Mayıs açılımlarının kentin salgın dinamikleriyle örtüşmüyor’ dedik. O dönem de nisan sonunda henüz 2-3 kat bir artış söz konusuydu. Mayıs ayına geldiğimizde 1 Haziran öncesi, ‘Wuhan’ oluruz dedik. Nedenlerini ve yapılması gerekenleri söyledik. Yine dinleyen olmadı. Daha sonra epidemiyoloji biliminin sorması gereken soruları, bizler basın yoluyla yöneticilere sorduk. O sorular çok ses getirdi ve kentimizin bir milletvekili de, bizim sorularımızı önerge haline getirerek, sağlık bakanına sormuştu. Netice olarak, bizleri il pandemi kuruluna davet ettiler.

GENELGELERİN DIŞINDA İNSİYATİF ALINMADI

Pandemi sürecinde kent idaresinin Ankara’dan gelen genelgeler dışında inisiyatif almadığına da dikkat çeken Sürücü,’’Sırlarla dolu bir pandemi süreci yönetildi. Biz, sırlarla pandemi sürecinin yönetilemeyeceğini söyledik. TTB’nin sitesine baktığınız zaman, galiba 200 civarında bir açıklama var. Sağlık Bakanlığının dahi bu süreçte hazırlamış olduğu bu kadar fazla rapor yok. Umarız, bu açıklamaları idarecilerimiz dikkate alır. Bununla birlikte süreç, politik; siyasi ve ekonomik kaygılarla yönetiliyordu. Biz, etimoloji ve halk sağlığının gerekliliklerine göre davranın dedik. Kentimizin demografik yapısı, sosyo-kültürel yapısı ve ekonomik durumunu göz önünde bulundurarak, kentimiz özelinde bazı tedbirler gerektiğini ısrarla söyledik. Maalesef, Ankara’dan gelen genelgeler dışında, il hıssa kurulu, il kamu idaresi, il sağlık idaresi maalesef inisiyatif kullanabilir durum da değil. İşte her zaman bahsettiğimiz demokrasi, hukuk tam bu noktada gerekiyor. Ben bir hekim olarak, demokrasinin pandemi ile mücadele için bu kadar çok gerektiğini bugüne kadar hayal bile etmemiştim. Yani, şeffaflık, insanların sürece katılımı. Yani bırakın bunun sağlanmasını, Türkiye’nin yetiştirmiş olduğu en iyi halk sağlıkçılarından ve Türk Tabipler Birliği Merkez Konseyi Üyesi doktor Kayıhan Pala hoca, Bursa’da kentin vaka durumunu açıkladığı için hakkında soruşturma açıldı. Buradan genel kurul aracılığıyla Kayhan hoca ve birlik merkez konseyinde COVID-19 sürecinde çaba gösteren herkese selamlarımızı iletiyoruz ve Kayhan hocamızın yanında olduğumuzu bildiriyoruz.’’ dedi. 

PANDEMİ SÜRECİNDE ODAMIZIN GEREKLİLİĞİ ORTAYA ÇIKTI

Başkan Sürücü’nün ardından ise Dr. Ayşegül Ateş Tarla söz aldı. Pandemi süreci bizlere meslek odamızın bir kez daha gerekliliğini hatırlattı diyen Ateş, şunları söyledi: ‘’Zor bir dönem geçiriyoruz. Aslında, son yıllarda temel hak ve özgürlükler derken, bir de pandemi sürecine girdik. Bu süreç, devam ediyor. COVID-19 nedeniyle hastalanan doktor, sağlıkçı arkadaşlarımız oldu. Kayıplarımız oldu. Her gün yeni bir habere uyanıyoruz. Hiçbir şey aslında eskisi gibi değil. Pandemi döneminde sağlık çalışanları, özverili bir çalışma sergileyerek, bu sürecin ana öznesi benim diyerek aslında tarihe not düştüler. Bu süreçte kaybettiğimiz meslektaşlarımızı ve sağlık çalışanlarını unutmayacağımızı buradan söylemek istiyorum. COVID-19 sürecinin meslek hastalığı olarak değerlendirilmemesi nedeniyle, bu hastalığa yakalanan hekim arkadaşlarımızın hak kayıpları olmaktadır. Bu konu da odamız, TTB mücadelesini sürdürmektedir. Ayrıca, pandemi süreci, bizlere meslek odamızın bir kez daha gerekliliğini hatırlattı. Pandemi ile birlikte TTB mesleki değerlerimizin korunmasında ve geliştirilmesinde, mesleki bilgi ve birikimimizi hastalıktan korunmak, tanı, tedavi ve rehabilitasyon süreçlerindeki deneyimimizi insanlık yararına kullanma güvencesinin önemini hatırlattı. Yine bu süreçte bize bilimsel bilginin hekimlik mesleğinin evrensel değerini insanlığa hatırlatmış oldu. Bilim dışı uygulamaların, toplum sağlığını nasıl tehdit edebileceğini de görmüş olduk. Pandemi sürecinde hekimler olarak ciddi ekipman sıkıntısı yaşadık. Ama, odamızın ve birliğimizin mücadeleleri ile bu sıkıntıların bir kısmının çözülmesini sağladık.’’ dedi. 

DOKTORLARIN, TABİP ODALARINA SAHİP ÇIKMASI GEREKİYOR

Genel kurula son olarak hitap eden Prof. Dr. Ercan Küçükosman ise, doktorların odalarına sahip çıkması gerektiğini ifade ederek, ’’Tabip odalarının bağımsız, demokratik kitle örgütü olması gerekiyor. 1980 öncesinde Türk Tabipler Birliği(TTB) ve TMMOB etkili örgütlerdi. 1980 faşist darbesinde, tabip odaları demokratik kitle örgütlerinin yanında yer almıştı. Bugün de doktorlar, demokrasinin rafa kaldırıldığı, cumhuriyetin temel ilkelerinin bir tarafa itildiği bir dönem de, cumhuriyete ve demokrasiye sahip çıkma mücadelesi vermelidir. Yeni barolar kanunu ile avukatları bölünerek, ABD’de ki gibi şirket avukatları haline getirecek. Bu durum biraz bizleri de ilgilendiriyor. ABD’de şirket avukatlarının en çok dava açtığı kişiler, doktorlardır. Bu şekilde avukatlar, doktorlara dava açarak, para kazanmaya çalışacak. Böyle bir düzenleme var. TMMOB’a yapılan müdahaleler de bizleri ilgilendiriyor. Çünkü onlar da şehrin yapılarını, imarını koruyorlar. Böyle bir ortam da bizim de tabip odalarına sahip çıkmamız gerekiyor. Doktor, tabip odası benim için ne yapıyor demek yerine, sen tabip odası için ne yapıyorsun demesi gerekiyor. COVID-19 sürecinde, bizlerinde böyle ciddi bir mücadele içerisine girmesi gerekiyor.’’ dedi.

 

---