Harekatın 8. gününde çalışmaların planlandığı şekilde gittiğini, herhangi bir sıkıntının söz konusu olmadığını vurgulayan Yıldırım, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Bu harekat, bir tercih değil, bir keyfiyet değil, bir mecburiyet sonucu yapıldı. Herkes bir şey söylüyor. Yani sizin İran'dan Akdeniz'e kadar bütün hudutlarınız ötesinde bir şer koridoru oluşacak, buraya bir terör sözde devleti yapılanması içerisine girişilecek, Türkiye de böyle hiçbir şey yapmadan bekleyecek... Böyle bir şey olur mu?
35-40 yıldır bizim bu terör örgütüne karşı ne mücadele verdiğimiz, bizi ne kadar meşgul ettiğini bütün dünya biliyor. Şimdi Irak'ta olan bu mücadele, bu operasyonları Suriye alanına da yaygınlaştırmaya çalışıyorlar. Yaptıkları bu. PKK, Irak'ta konuşlanmıştı, orada emperyalistler desteğini veriyordu. Şimdi yetmedi, Suriye'ye de taşımaya karar verdiler. Maksat Türkiye'yi kuşatmak, Türkiye'nin enerjisini azaltmak, Türkiye'yi meşgul etmek, gelişmesini, kalkınmasını geciktirmek. Plan çok açık, çok alçakça ama Türkiye buna pabuç bırakmaz. Bu millet buna asla izin vermez.
Nitekim Afrin Operasyonu başlar başlamaz millet 15 Temmuz'daki gibi kenetlendi. Her türlü farklı fikirde, farklı düşüncede, farklı siyasi tercihte olan vatandaşlarımız bir oldu, beraber oldu, kardeş oldu ve birlikte ay-yıldızlı bayrağımız altında birleştik. Çok şükür kahraman Silahlı Kuvvetlerimiz, Özgür Suriye Ordusu'nun kahraman evlatları bu operasyonu başarıyla sürdürüyor."
Bu operasyonun yapılmasının birkaç ana sebebi olduğuna işaret eden Yıldırım, Afrin bölgesinden Türkiye'ye sayısız roket saldırıları, terör saldırıları olduğunu hatırlatarak, "Şehitlerimiz oldu, sivil vatandaşlarımız hayatını kaybetti. Daha ne bekleyeceğiz? Milletimizin can ve mal güvenliğinden daha önemli ne var? Yetmedi, sınır güvenliğimiz. Sınır güvenliğimizin teminat altına alınması lazım. Yetmedi, işte Fırat Kalkanı bölgesinde Cerablus ile Azez arası El Bab'a kadar 2 bin kilometrekarelik alanda bugün huzur var, sükunet var, 130 bine yakın insan, bizim topraklarımıza sığınan Suriyeliler döndü ve yerleştiler. Sadece 160 bin çocuk eğitime başladı. Sağlık hizmetleri, belediye hizmetleri, her türlü hizmetler veriliyor. Huzur geldi, barış geldi." diye konuştu.
Ancak 2014’ten beri terör örgütü PKK'nın, PYD ve YPG adı altında Afrin'de insanlara kan kusturduğunu, zulüm yaptığını aktaran Yıldırım, şöyle devam etti:
"Orada kim var? Araplar var, Kürtler, Türkmenler var. Hani bunlar Kürtlerin haklarını savunuyordu. Kürtlerin çocuklarını, daha ufak ufak sabileri askere alıyorlar. Zorla cepheye taşıyorlar, haraç istiyorlar, zorla vergi topluyorlar. İş yerlerini ellerinden alıyorlar, evlerini ellerinden alıyorlar. Her türlü zulmü yapıyorlar. Dünya şunu biliyor mu acaba? Bunların zulmünden kaçıp Türkiye’ye sığınan 350 bin Kürt var. Hani nerede Kürtlerin hakkını savunanlar? Bunlar katil, bunlar alçak, bunların işi öldürmek. Savunmasız insanları öldürmek. Şimdi bir de onlara DEAŞ karıştı. Nasıl karıştı? Rakka'da operasyon yaptılar hesapta PYD ve YPG ile beraber. Rakka'ya girdiler, oradaki bütün DEAŞ'lıları davulla, zurnayla, arabalarla koruma da verip PKK'lılardan yanlarına, Rakka'dan çıkardılar. Nereye gönderdiler? Afrin'e gönderdiler. Mısır'a gönderdiler. Türkiye üzerinden Avrupa’ya göndermek için yola çıkardılar. Bütün bunlar dünyanın gözü önünde oluyor. Artık bunu bilmeyen de yok. Kendini avutuyor. 'Efendim biz mecburduk bunlarla iş tutmaya, işimiz bitince bırakacağız.' Siz bırakacaksınız da onlar sizi bırakacak mı? Burasını niye düşünmüyorsunuz? Her neyse onların işi bizi ilgilendirmez, ne yaparlarsa yapsınlar."
"Türkiye, eski Türkiye değil"
"Terör örgütü ile iş birliği yaparak, iş tutarak başka bir terör örgütü yok edilebilir mi?" diye soran Yıldırım, Zeytin Dalı Harekatı'nın ülkemizde siyasileri de birleştirdiğini, hem ana muhalefet hem MHP'nin genel başkanlarına gelişmeleri ve operasyonun detaylarını anlatma fırsatı olduğunu anlatarak, "Tek ses ve tek yürek olarak milletimizle beraber kahraman ordumuzun, Mehmetçiklerimizin başarısı için duamız, desteğimiz devam ediyor. Allah onların yar ve yardımcısı olsun. Unutmasınlar ki bu millet, 80 milyon, onların arkasında. Başka bir şeye de ihtiyacımız yok." ifadelerini kullandı.
Başbakan Yıldırım, Türkiye'nin bu ve buna benzer operasyonları 40 yıldır yaptığına dikkati çekerek, "Bu operasyon üzerinden bizim ekonomimize operasyon çekmeye çalışanların da iyi bilmesi lazım; Türkiye eski Türkiye değil, yatırımlar devam ediyor, açılışlar devam ediyor, vatandaşın normal yaşamı devam ediyor. Elhamdülillah ekonomimiz güçlü, ufak tefek dedikodulara, operasyonlara pabuç bırakacak bir ülke değiliz. Üretmeye, yatırım yapmaya, istihdam oluşturmaya, refahı arttırmaya devam edeceğiz." değerlendirmesinde bulundu.
Başbakan Yıldırım, Afganistan'daki terör saldırısı ile Güney Kore'deki yangında hayatını kaybedenlere rahmet diledi.
Bugün sağlık alanında yine güzel bir hizmetin açılışı için bir arada olduklarını anlatan Yıldırım, bu diş hastanesinin Tuzla ve İstanbullular için önemli bir merkez olacağını söyledi.
Yıldırım, Okan Üniversitesi'nin eğitim hayatına 19 yıl önce başladığını dile getirerek, "Bu süre içinde çok ciddi bir tecrübe kazandı. 85 öğrenci ile başladığı sayı, bu gün 25 bini aşmış durumda. Tıp fakültesiyle uygulama hastanesiyle diş hastanesi ve tıp merkezleriyle birçok fakülte ve enstitüsüyle Türkiye'nin gelişmesine, kalkınmasına kaynak sağlayan ve insan gücü ihtiyacını karşılayan güzide bir üniversitemiz. Bu açılışlarla birlikte tabii ki üniversitenin imkan ve kabiliyetleri daha da gelişmiş olacak." diye konuştu.
Türkiye'de son 15 yılda hükümetleri döneminde sağlıkta önemli başarılara imza attıklarına dikkati çeken Yıldırım, Türkiye'de bugün sağlık hizmetlerinin dünyanın gelişmiş ülkelerin de daha ilerisine ulaştığını kaydetti.
Başbakan Yıldırım, en gelişmiş ülkeyi Amerika olarak kabul etmeleri halinde, Amerika'da bugün sağlık hizmetlerine ulaşamayan yaklaşık 50 milyon insanın bulunduğuna işaret ederek, "Paranız, pulunuz yoksa kimse dönüp yüzünüze bakmıyor ancak hükümetimiz döneminde 80 milyon vatandaşımızın her biri bizim için kıymetlidir dedik ve bedeli ne olursa olsun hak ettikleri sağlık hizmetini vermenin gayreti içinde olduk." ifadelerini kullandı.
Yıldırım, 2000'li yılların öncesinde hastanelerde neler yaşandığını anlatmanın saatler aldığını aktararak, şöyle konuştu:
"Belki genç kuşaklar buna inanmayacaklar çünkü o dönemleri görmediler. O dönemleri yaşamadılar, Okmeydanı Sigorta Hastanesine gecenin 03.00'ünde kuyruğa girerdik. Sabah 09.00'a doğru açılırdı. Daha kuyrukta bekleyenlerin 3'te biri gelmeden 'sıra bitti' derlerdi. Fiş verirlerdi, bin 500 kişiden 300'üne veriyorlar, diğerlerine 'git başka zaman gel' derlerdi. Bu sefer saat 03.00'te değil saat 01.00'de gideceksiniz, geceyi orada geçireceksiniz ki muayene olmak için fiş alacaksınız. Fiş alacaksınız da ne olacak? İçeri giriyorsunuz doktor yüzünüze bakmıyor. 'Neyin var, niye geldin' diye azarlayarak muayene yapıyor. Zaten sağ olsanız hasta çıkıp evinize gidiyorsunuz. İnsanlar evde ne kadar hasta varsa bir temsilci seçiyorlar gönderiyor ki eziyet azalsın. Birisi kalp hastası varsa onun hastalığını da anlıyor, soğuk algınlığı varsa onu da anlatıyor, dönünce evdekilerin hepsine ilaç alsın diye."
Hastanenin altındaki eczanelerden de istenilen ilacın bulunamadığını anlatan Yıldırım, insanların ondan sonra eczane eczane dolaşıp parasıyla rezil olduğunu söyledi.
Başbakan Yıldırım, vatandaşların şu anda hastanelerde güzel şekilde muayene olduğunu ifade ederek, "Her türlü tetkik yapılıyor. Film çekilecekse MR çekilecekse çekiliyor. Bütün teknolojik imkanları kullanarak muayeneniz dört dörtlük oluyor. Ondan sonra işin takibi de ondan sonra devam ediyor." dedi.
Başbakan Yıldırım, aile hekimliğinin, koruyucu hekimliğinin büyük önem taşıdığını, vatandaşların sağlığını asla ihmal etmemesi gerektiğini anlattı.
Yıldırım, 2003 yılında başlattıkları Sağlıkta Dönüşüm Programı sayesinde sağlık alanında büyük gelişme yaşandığını, şimdi yeni bir değişim ve gelişim programını hayata geçirdiklerini ifade etti.
Hastane sayısını 156'dan 532'ye çıkardıklarını aktaran Yıldırım, "15 yılda bin 840 adet birinci basamak sağlık tesisini inşa ettik. 2002 yılında 18 bin 934 olan nitelikli yatak sayısı, 108 bin 170'e çıktı. Bu yıl sonu yatak sayısını 127 bine ulaştırmış olacağız. 10 kat artıştan bahsediyoruz. 112 acil istasyon sayısı 481 iken bugün 2 bin 618 tane 112 acil istasyonumuz var. 80 milyonluk Türkiye'de 618 ambulans vardı. Bugün ne kadar var? 4 bin 922 tane ambulansımız var. Hatta ambulans helikopterlerimiz var, ambulans uçaklarımız var, paletli ambulans araçlarımız var. Randevu sistemi yine bu dönemde hayata geçti. Vatandaşlarımız hastaneye gitmeden de randevu alabiliyorlar. Bir yandan Türkiye genelinde sağlıkta bu iyileşmeler sağlanırken aslında diğer yandan da illerimizin ihtiyaçlarına göre planlama yapıyoruz. Şehirlerimizi dev sağlık külliyelerine kavuşturuyoruz. Şehir hastaneleri yapıyoruz." diye konuştu.
"24 tane daha şehir hastanesi yapacağız"
Türkiye'nin sağlık sisteminde şehir hastaneleri yeni bir merhaleyi oluşturduğunu aktaran Yıldırım, şöyle konuştu:
"Bugüne kadar 4 ilimizde, şehir hastaneleri yaptık, hizmete aldık; Yozgat, Mersin, Adana ve Isparta illerimizde. Toplamda geriye 24 tane daha şehir hastanesi yapacağız, hizmete alacağız. Bunun faydası ne? Şehir hastanelerinde her şey bir arada. Adeta hasta girdiği zaman bütün ihtiyaçlarını oradan karşılıyor, her türlü muayene, MR, burada git başka hastaneye oradan onu yaptır şeklinde bir şey kalmıyor. Bu siteye girdiğiniz zaman refakatçinin orada konaklamasından tut, her türlü ihtiyaçlarının karşılanması, hastanın A'dan Z'ye bütün tetkiklerinin tedavilerinin yapılması halloluyor ve böylece büyük bir kolaylık."
Üniversite eğitimi konusunda da bu dönemde büyük gelişme sağlandığını aktaran Yıldırım, şöyle konuştu:
"Türkiye'de bugün devlet ve vakıf üniversitelerimizin tamamında 99 tane tıp fakültesi var. Eskiden tıp fakültesi parmakla gösterilirdi, karaborsa... Türkiye'nin doktor ihtiyacı var, büyük bir ülkeyiz. Sadece Türkiye değil, bugün civarımızdaki coğrafyada umudunu Türkiye'ye bağlamış. Birçok ülkeden hastalar var. Geçen Ankara'da bir hastaneyi ziyaret ettim, Afganistan'dan gelmiş kalp ameliyatı olmuş. Libya'dan gelen var, Arabistan'dan gelen var. Her taraftan akın akın Türkiye'ye geliyorlar. Duyulmuş, Türkiye'de sağlık hizmetinin ne kadar gelişmiş olduğu kulaktan kulağa yayılıyor. Dolayısıyla sağlık turizmi denen yeni bir alan, turizm alanını getiriyor. Sağlık Bakanlığı'ndaki reformla düzenlemeyle bunu ayrı bir başlık altında ele alıyoruz. Sağlık Bakanlığı bünyesinde sadece yurt dışından gelecek hastaları takip edecek, onlarla ilgilenecek onların tedavisini yapacak bir birim oluşturuyoruz. Böylece bu iş hem ülkemizin tanıtımı açısından hem de ülkemizde kaynak sağlamak bakımından bir de komşu ve çevre ülkelerle ilişkilerimizin gelişmesi bakımından büyük katkı sağlayacak. Aynı şekilde üniversitelerimizin 78'inde diş hekimliği fakültesi mevcut. Bu fakültelerimiz bir yandan hekim yetiştiriyor bir yandan da aynı zamanda tedavi yapıyor, vatandaşın sağlığına katkı sağlıyor. Bilindiği üzere sağlık alanında çeşitli branşların da içinde olduğu 100 öncelikli alanda 2 bin öğrenciye doktora, burs programı başlattık. Gelecek 10 yıl için güçlü nesiller yetiştirme projesi diye adlandırılan bu programla ülkemizin ihtiyaç duyduğu birçok alanda doktoralı insan kaynağı ihtiyacını gidereceğiz. Aslında bu konuda çok mesafe almıştık ama bu alçak FETO'cular bu alanı da istila ettiği için burada bir çok yetişmiş insanın kafasını zehirledikleri için bu kaynaklar heba oldu. Şimdi yeni baştan bu eksiğimizi süratle gidermek için bir gayret
Haberle ilgili henüz yorum yapılmamıştır.