Iraz Korkmaz, 90 yaşında. Gaziantep’in Nurdağı ilçesi ile İslahiye ilçesi arasında bulunan Mameler Mahallesi(köy)’nde yaşıyor. Astım hastası olan Korkmaz, deprem öncesinde kışın Fevzipaşa bölgesinde bulunan TOKİ konutlarında dairede yaşıyor, yazın ise kendi evine geliyormuş. Ancak, 6 Şubat depremlerinin ardından işler değişmiş.
KONTEYNERDA YAŞIYOR
Korkmaz, yıkıcı depremlerinden sonra, evinin bahçesinde bulunan konteynerlerde yaşıyormuş. Doktor, astım hastası olan Korkmaz’ın oda sıcaklığı yüksek bir evde yaşaması gerektiğini söylüyormuş. Ancak, şartlar uygun olmadığı için, yaşlı vatandaş konteynerde yaşıyormuş. Adres karışıklığından dolayı yaklaşık 40 yıllık tek katlı evine az hasar verilen Korkmaz, yeni yapılan deprem konutlarından da yararlanamıyormuş.
GECELERİ YATAMIYORUM
Konuşmakta zorlanan Korkmaz, gazetemize yaptığı açıklamada, şunları söylüyor: ‘‘Astım hastasıyım. Konteynerde yaşıyorum. Sabaha kadar yatamıyor, öksürüyorum, nefesim daralıyor. Daha önce çocuklarım TOKİ konutlarından daire tutuyor, orada yaşıyordum. Sonra ise onlar öldü ve şimdi konteynerde yaşamaya çalışıyorum. Evim ölü. Beni alıp, evime götürmüyorlar. Doktor bana, her yerin sıcak olması gerek diyor’’
ÇOCUKLARIMIZ DAĞA MI ÇIKSIN?
Korkmaz’ın kızı ve dul olan Fatma Çakar’da, Iraz teyze gibi oldukça dertli. 6 Şubat depremlerinde İslahiye merkezde yaşayan öğretmen oğlunu, gelinini, torununu ve bazı yakınlarını kaybeden Çakar ise, kameralarımıza şunları söylüyor: ‘‘Evimiz yıkıldı, çocuklarımız öldü. Depremde, 8 cenazemiz vardı. Sonra cenazelerimizi gömdük. Bir uzman çavuş oğlum vardı görevde. Kimsem kalmadığı için, oğlum görevinden istifa etti ve yanıma geldi. Sana ve nineme kim bakacak? dedi, geldi. Şimdi ise çocuğuma kimse iş vermiyor. Kimse kapı açmıyor. O zaman dağa mı gitsin bu çocuklar? Dağa mı çıksınlar? Belediyeler karar almış, uzmanlıktan gelenlere iş vermeyiz diyorlar. Bir tek çocuğum kaldı. O çocuğumun işi olmazsa, ne yaparım ben? 12-13 bin TL bir aylığım var. Şu ortamda benden çocuğuma nasıl yetsin? Bu yaştan sonra benim çalışacak, iş yapacak halim de yok. Evim yıkıldı. ‘Yenisi yapılıyor’ diyorlar. Ama o yapılan evlerde de, sıkıntı varmış. Bir yandan yapılıyor, bir yandan akıyormuş. Kötüymüş. Annem ev alamadı, ev hakkı yok. Annemin evi önce ağır hasarlıydı, sonra hafif hasarlıya çevrildi. Numara karışıklığından dolayı, annemin adına birileri az hasarlı diye dilekçe vermiş. Dilekçeyi, kimin verdiğini bilmiyoruz. Bu nedenle, hak sahipliği hak edemedi. Ortada yani kadın. Annem de, bende artık dayanamıyoruz. Soba yakacak halimiz yok bizim. Daha önce TOKİ’de oturuyorduk. Depremden sonra, artık oraya da gidemiyoruz. O binalara da giremiyoruz. Bu nedenle, ne yapacağımızı şaşırmış durumdayız. Ben sadece çocuğuma iş istiyorum.’’ diyor.
‘BEN, TAM BİR DEPREM MAĞDURUYUM’
Iraz teyzenin damadı olan Süleyman Şirin ise, şunları söylüyor: ‘‘Ben, Fevzipaşa TOKİ’de oturuyordum. Dairem, ağır hasarlı. Dairemizin yerine, bize İslahiye’de yeni konutlardan ev verildi kura ile. Yalnız, anahtarını vermiyorlar. TOKİ, ağır hasarlı evi ben yıkmam diyor. Çevre şehircilik ise, bunu yıkacaksın diyor. Daha sonra, çevre şehircilik ile TOKİ, birbirini mahkemeye veriyor. Ben gerek ilçe kaymakamı, gerekse koordinasyon kaymakamına söylediğim halde, diyorlar ki, mahkeme sonuçlanıncaya kadar, size anahtarı vermeyeceğiz. Ve, evi de yıkmayacağız. Ama, istinaf mahkemesi, evin yıkılması yönünde bir karar verirse, evi vereceklermiş. Ayrıca, biz yeni çıkan evimizin borçlanmasını da imzaladık. Buna rağmen, anahtarı alamıyoruz. Kaymakama çıktığımda, ‘yeni dairemde kira ile oturayım’ diye söylememe rağmen, kaymakam bey, ‘hak sahipliğiniz donduruldu’ diyor. Ben, tam bir deprem mağduruyum. Ağır hasarlı dairem yıkılmayacaksa, bana ev verilmeyecekse, ben neden hak sahibi oldum? Veyahut ben neden mağdurum? Artık birilerinin, bu işe el atmasını istiyorum. Ben, 4 baş nüfusum. İki kızım var. Ben bu genç kızları nereye bırakayım, nereye gideyim? İş buldum, iş yapma imkânım var. Ancak, ben iki kız çocuğunu kime ve nereye bırakıp da, işe gideyim? Konteynerde oturmaktayım. Kayınvalidemin evine gelecek olursak. Ben buraya geldiğim de, bilirkişiler de geldi. Önce bu eve, ağır hasarlıdır diye rapor yazdılar. Ama daha sonra gelen ekipler, köyün 5 tane ismi olduğundan, yanlış yazıldığından, birileri bu eve evim az hasarlıdır diye dilekçe vermiş. Normalde, şu anda bu evin numarası 44. Belediyenin vermiş olduğu numara ise 18. Bu nedenle, numara karışıklığından dolayı bu ev, az hasarlıya dönüştürüldü. AFAD’ta numara 43, belediyede 18. O nedenle, 90 yaşındaki kayınvalidem şu anda mağdur. Bu kadın kaloriferli, doğalgazlı bir yerde yaşaması gerekirken, şu anda çinkonun, konteynerin içinde yaşıyor. 90 yaşındaki bir kadın deprem mağduru değilse, kim deprem mağduru? Birilerinin artık bu işe, el atmasını istiyoruz. Kayınvalidem, gazi çocuğu. Dedem, kurtuluş savaşı gazisi. Gazi çocuğu olması da, artık deprem mağduru olmasına yetmiyor.
BELEDİYE BAŞKANI, MUHTAR, VEKİLLER, SİYASETÇİLER NEREDE?
‘‘Ayrıca, ben MHP’nin üyesiyim. İttifakın belediye başkanı, MHP ilçe başkanı, kentin 14 vekili, muhtar, köyün yolunu bilmiyor. Allah için birileri gelsin, şu köyün evlerini görsün, şu vatandaşlarla dertleşsin. İslahiye Belediye Başkanı Kemal Vural, Mameler Köyü var. Allah için bir gün biriniz gelin. MHP İlçe Başkanı, Mameler Köyü nerede? Buyurun gelin. Kentin 14 tane vekili var. Benim partimin vekili de dahil. Allah için bir gün köye gelin. Vatandaş ile bir dertleşin bakayım. Şu 90 yaşındaki kadının derdini dinleyin bakalım. 8 tane cenazesi olan bir kadının çocuğu askeriyeden istifa etmiş. Buyurun gelin. Bizler, derdimizi kime anlatalım? Benim derdim gazeteciyle değil, devletle, hükümetle. Çünkü, bu hükümete ben oy verdim. Ben ben! Süleyman Şirin. Araştırın. Ben, MHP’nin üyesiyim. İnsanların canı yanıyor. Ölelim mi yani? Biz öldükten sonra kimse gelmesin, istemiyoruz. Bu kadının çocuğu, dağlara mı düşsün? Dilensin mi?’’
Haberle ilgili henüz yorum yapılmamıştır.